24 Şubat 2015 Salı

Ferzan ÖZPETEK İstanbul Kırmızısı


                                                             İstanbul Kırmızısı 

Yazar Ferzan ÖZPETEK  ‘’Hiçbir şey aşktan daha önemli değildir’’ diye yazmış kitabın kapağına. Ön kapağını güzel, hafif makyajlı hatun, ilk aşkı olan annesinin gençlik fotoğrafı süslüyor. Arka kapakta ise ‘’insan iki şeyi aynı anda sevebilir mi? İki insanı, iki şehri, iki ülkeyi? ‘’ diye yazıyor.

            Kitabı elime ilk aldığımda içinde aşka, sevgiye dair bir şeyler olduğunu ve bunu hüznün de takip ettiğini hissetmiştim.  

            ‘’Hava sıcak. Uçakta yerime oturuyor, kemerimi bağlıyorum.’’ Diye başlıyordu kitabın ilk satırları ve o anlatacağı hüzün, aşk, mutluluk, betimlemelerine. İlk satırdan da anlayacağım üzere bir yolculuğa çıkıyordu. Havayı sıcak hissetmesini kendisine bağlıyor, çünkü yolculuğu İstanbul’a sadece bir geri dönüş değil, hayallere geri dönüş, anılara geri dönüş olarak hissediyordu her yolculuğunda.

            Kitabın akışı bir yazarın anıları birde kadının hikâyesi olarak kısa kısa bölümler halinde geçiyor. Yazar kendisini adam olarak nitelendiriyor. Aslında adam ve kadında aynı uçakta İstanbul’a geliyorlar. Uçaktan indikten sonra yolları ayrılıyor ve kitabın içine giriyoruz.  

            Adam: İstanbul’daki hemen hemen her sembol ona eski anılarını, acılarını, mutluluklarını hatırlatıyor. Annesi, babası, abisi, teyzesi ve Yusuf anılarının önemli bir bölümünü oluşturuyor. Anılarını muhteşem bir betimlemeyle anlatmaya devam ediyor. Anılarının büyük bölümünü aşk, kalp kırıklıkları, hüzün, hoşgörü oluşturuyor. Kitabın güncel olması nedeniyle günümüzde çok yakında yaşanan gezi olayları ve emek sinemasının yıkılmasındaki eylemlere ve oradaki yaşadıklarına da değiniyor. Kitabında, çok beğendiği birkaç edebi satıra da yer veriyor aynı zamanda adam. 

            Yazar duygusal, hassas, okuyanların bazı önyargılarını kıracağı anıları olan, aşk dolu bir adam.

             Kadın:  İstanbul’a turistik bir gezi ve kocasının çizimlerine ilham vermek için geliyorlar. Adamla ilk karşılaşması kitabın başında oluyor. Adam cüzdanında sakladığı siyah beyaz bir kartpostalı yere düşürüyor ve almak için uzanırken kadın kartpostalı adama uzatıyor. Uçaktan indikten sonra da hikâyesi başlıyor kadının. İstanbul’un tarihi mekânlarını keşfediyorlar, geziyorlar ve daha sonra sürükleyici, birazda hüzünlü bir hikâyesi oluyor kadının İstanbul’da.

            Kitapla ilgili yorumlarıma değinecek olursam Ferzan Özpetek çoğu insanın kendine bile itiraf edemediği duygularını, yaşadıklarını, samimi bir hava içinde anlatmış. Bir adamın bir kadının hikâyesini anlatması kitabın akıcılığını ve okuyucudaki, bir diğer hikâyedeki merak duygusunu uyandırmış. Bu şekilde farklı iki hikâyeyi aynı kitapta başarılı bir şekilde yazmıştır.

            Kitabı okuyan herkesin içinden bir şeyler kapabileceği bir hayat hikâyesini bize sunmuş yazar. Ayrıca yüksek genel kültür ve tarih bilgilerini de, anılarını hikâyeye dönüştürürken kullanmış, okuyucuyu hem bilgi açısından hem de edebi zevk açısından doyurmayı başaran bir eser oluşturmuştur. Kitabın uzunluğu da okuyucuyu sıkmayacak şekilde ve tadında bırakılacak bir şekilde düşünülmüş. Kitaptaki en beğendiğim şey eski İstanbul’u harika bir şekilde anlatmış. Eski İstanbul’u gözlerimde canlandırmamı sağlamıştır.

           


               Yaşanmışlıklardır insanları olgunlaştıran.   

                                                                                                                           Gökay YILDIRIM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder