İstanbul Kırmızısı
Yazar Ferzan ÖZPETEK ‘’Hiçbir şey aşktan daha önemli değildir’’
diye yazmış kitabın kapağına. Ön kapağını güzel, hafif makyajlı hatun, ilk aşkı
olan annesinin gençlik fotoğrafı süslüyor. Arka kapakta ise ‘’insan iki şeyi
aynı anda sevebilir mi? İki insanı, iki şehri, iki ülkeyi? ‘’ diye yazıyor.
Kitabı elime
ilk aldığımda içinde aşka, sevgiye dair bir şeyler olduğunu ve bunu hüznün de
takip ettiğini hissetmiştim.
‘’Hava
sıcak. Uçakta yerime oturuyor, kemerimi bağlıyorum.’’ Diye başlıyordu kitabın
ilk satırları ve o anlatacağı hüzün, aşk, mutluluk, betimlemelerine. İlk
satırdan da anlayacağım üzere bir yolculuğa çıkıyordu. Havayı sıcak hissetmesini
kendisine bağlıyor, çünkü yolculuğu İstanbul’a sadece bir geri dönüş değil,
hayallere geri dönüş, anılara geri dönüş olarak hissediyordu her yolculuğunda.
Kitabın
akışı bir yazarın anıları birde kadının hikâyesi olarak kısa kısa bölümler
halinde geçiyor. Yazar kendisini adam olarak nitelendiriyor. Aslında adam ve
kadında aynı uçakta İstanbul’a geliyorlar. Uçaktan indikten sonra yolları
ayrılıyor ve kitabın içine giriyoruz.
Adam: İstanbul’daki hemen hemen her
sembol ona eski anılarını, acılarını, mutluluklarını hatırlatıyor. Annesi,
babası, abisi, teyzesi ve Yusuf anılarının önemli bir bölümünü oluşturuyor.
Anılarını muhteşem bir betimlemeyle anlatmaya devam ediyor. Anılarının büyük
bölümünü aşk, kalp kırıklıkları, hüzün, hoşgörü oluşturuyor. Kitabın güncel
olması nedeniyle günümüzde çok yakında yaşanan gezi olayları ve emek
sinemasının yıkılmasındaki eylemlere ve oradaki yaşadıklarına da değiniyor.
Kitabında, çok beğendiği birkaç edebi satıra da yer veriyor aynı zamanda
adam.
Yazar
duygusal, hassas, okuyanların bazı önyargılarını kıracağı anıları olan, aşk
dolu bir adam.
Kadın: İstanbul’a turistik bir gezi ve kocasının
çizimlerine ilham vermek için geliyorlar. Adamla ilk karşılaşması kitabın
başında oluyor. Adam cüzdanında sakladığı siyah beyaz bir kartpostalı yere
düşürüyor ve almak için uzanırken kadın kartpostalı adama uzatıyor. Uçaktan
indikten sonra da hikâyesi başlıyor kadının. İstanbul’un tarihi mekânlarını
keşfediyorlar, geziyorlar ve daha sonra sürükleyici, birazda hüzünlü bir hikâyesi
oluyor kadının İstanbul’da.
Kitapla
ilgili yorumlarıma değinecek olursam Ferzan Özpetek çoğu insanın kendine bile
itiraf edemediği duygularını, yaşadıklarını, samimi bir hava içinde anlatmış.
Bir adamın bir kadının hikâyesini anlatması kitabın akıcılığını ve okuyucudaki,
bir diğer hikâyedeki merak duygusunu uyandırmış. Bu şekilde farklı iki hikâyeyi
aynı kitapta başarılı bir şekilde yazmıştır.
Kitabı
okuyan herkesin içinden bir şeyler kapabileceği bir hayat hikâyesini bize
sunmuş yazar. Ayrıca yüksek genel kültür ve tarih bilgilerini de, anılarını
hikâyeye dönüştürürken kullanmış, okuyucuyu hem bilgi açısından hem de edebi
zevk açısından doyurmayı başaran bir eser oluşturmuştur. Kitabın uzunluğu da
okuyucuyu sıkmayacak şekilde ve tadında bırakılacak bir şekilde düşünülmüş.
Kitaptaki en beğendiğim şey eski İstanbul’u harika bir şekilde anlatmış. Eski
İstanbul’u gözlerimde canlandırmamı sağlamıştır.
Yaşanmışlıklardır insanları
olgunlaştıran.
Gökay YILDIRIM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder