22 Mart 2015 Pazar

Füsun KOCABAŞ-Müge ELDEN Reklamcılık Kavramlar, Kararlar, Kurumlar

Reklamcılık
Kavramlar, Kararlar, Kurumlar
 
               
         Reklamcılıkla ilgili giriş seviyesi ve temel bilgiler içeren, 1997 yılında çıkartılan bu kitabı, bölümüm gereği 2015 yılında okuma fırsatını buldum. Bir ders kitabı niteliğinde kullanılan kitabı, bu alana ilgisi olan ve genel kültürünü geliştirmek içinde okumak isteyenlerinde yararlanabileceği bir kitap olarak hazırlanmış.
        
         Gelişen teknoloji ile birlikte artan kitle iletişim araçlarındaki en son reklam teknikleri bulunmasa da reklamcılığın temeli ve hala geçerli olan tekniklere yer verilmiş. Reklamcılığa giriş için yeterli olabilecek bir kitap olarak hazırlanmış. Reklamcılığı gerçekleştiriliş aşamasına göre bölüm-bölüm ayrılmış.
         
         Kitap beş bölüme ayrılmış.
      
         Birinci bölüm: Reklamın ne olduğundan başlayarak, tarihçesine kısaca değinerek, reklamın diğer bilim dallarıyla ilişkisi ve reklam ortamları konularına değinerek okuyucunun kafasında reklam hakkında doğru bir düşünce oluşturulmaya çalışılmış.
        
         İkinci Bölüm: Bu bölümde yavaş yavaş reklamın içine girilmeye başlanmış. Reklam için önemli olan yaratıcılık konusunda ve kampanya kavramına değinilmiş.
 
         Üçüncü Bölüm:Bölümün adı Reklam Araçlarına Yönelik Prodüksiyon Çalışmaları olarak seçilmiş.  Bu bölümde artık reklamcılığa ait teknikler, kullanılan yöntemler, tüm medya araçlarına yönelik kullanılan yöntemler ayrı ayrı bölümler halinde açıklanmış.

        Dördüncü Bölüm: Reklam Etkinliğinin Ölçümlenmesi olarak konu alınmış. Bu bölümde hazırlanan reklamın medya ya sunulmadan önce ve sunulduktan sonra belli testlere tabii tutulmasının nasıl yapıldığını ve bu testlerin önemi anlatılmış.
       
        Beşinci Bölüm: Bu bölümün adı ise Reklamla İlgili Kurum ve Kuruluşlar olarak seçilmiş. Reklam verenler, Reklam ajansları, Medya reklam bölümleri ve Reklam kurulu  olarak başlıklar yer almış. Bu bölümlerde reklamcılığın nasıl işlediğini, çalışanların görevlerini, ajansların yapılarını, işletmelerin pazarlama ve reklam yapılarına yer verilmiş.  Reklam Kurulu altında toplam beş eke yer verilmiş.

         Bu ekler ;

EK 1. Reklam Kurulu Yönetmeliği
EK 2.Uluslararası Reklam Uygulama Esasları,
EK 3. Radyo ve Televizyon  Kuruluş ve Yayın Hakkında Kanun( İlgili maddeler)
EK 4.  Radyo ve Televizyon Kuruluşları Reklam Yayın İlkeleri ve Usulleri İle Reklam Gelirleri Üst Kurul Paylarının Ödenmesi Hakkında Yönetmelik( İlgili maddeler)
EK 5. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin  İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Tebliği

    
        Sonuç olarak reklamcılığa giriş ve reklamcılık hakkında temel bilgilerin olduğu, bunları kanunlarıyla birlikte zenginleştirmesi açısından reklamcılıkla uzaktan ya da yakından ilişkisi olan herkesin kütüphanesinde olması gereken, okuyucusunu çok yormayan kısa ve öz bir kitap oluşturulmuş.

                                   Durmak yok, okumaya devam
      
                                                                                                        Gökay YILDIRIM

12 Mart 2015 Perşembe

İNSANI UÇURUMDAN KURTARAN SÖZLER


İNSANI UÇURUMDAN KURTARAN SÖZLER

Mehmed PAKSU’nun yazmış olduğu “ İnsanı Uçurumdan Kurtaran Sözler’’ adlı kitabını okuma şansını yakaladığım için çok mutlu olduğumu belirtmek isterim. Sade diliyle, çoğumuzun günlük yaşamında kullandığı sözlerin, duaların önemini ve manasını surelerle, hadislerle ve örneklerle güçlendirmiş. Bu sebeple, kitabın içeriğinin güvenilirliği hakkında bir şüpheye düşmüyorsunuz. Bir konu hakkında birçok sureyi derleyip aynı konu altında toparlaması da bizi daha çok bilinçlendiriyor.

Kitabın yazım dilinden bahsedecek olursam, olabildiğince sade ve akıcı bir dil kullanılmış.

Kitabın içeriği ise oldukça zengin. İnsanı uçurumdan kurtaran sözlerden bazıları ise şunlar olarak belirtilmiş; “Euzu çek Allaha sığın”, “Bismillah demeden iş yapma”, “Subhanallah her şeye yeter”, “ Neden her şeye Elhamdülillah?”, “ Allahuekber’e neden muhtacız?” . Bunların kitapta geçen konulardan bazıları olduğunu belirtmek isterim.

            Bu kitabı herkese tavsiye eder miyim?

-Evet! Tavsiye ederim çünkü yıllarca bizlere dayatılan, korkular üzerine kurulan Allah ve kul arasındaki ilişkinin ne kadar merhamet, sevgi ve güven duygusuyla dolu olduğunu öğrendiğim için.

Bu kitabı okuduğumda bir kez daha anlamış oldum ki din ile insanları korkutanların yobazlıktan başka bir şey yapmadıklarını! Yıllarca insanları korkutarak dine bağlamaya çalıştılar; Allah kul ilişkisini sevap-günah ikileminin içine sığdırdılar. Hiç bahsetmediler bizlere, tek duamızla Yaradan’ın bizim yanımızda olduğunu. Ne kadar günah bataklığının içine girsek de ona sığındığımızda bizi koruyacağını ve merhamet edeceğini... Namaz kıl, oruç tut, sevap kazan, cennete gir dediler. Sanki Allah ile kul ilişkisi ticari bir ilişkiymiş gibi…

Söylenecek çok söz, anlatacak çok yakarış var aslında. Fakat çok da kitabın dışına çıkmamak gerekir.

Mehmet PAKSU kitabın sonunda okuyucularından bir ricada bulunmuş: “Bu kitap hakkında yapacağınız değerlendirme, tenkit, teklif ve tavsiyeler bizim için çok önemlidir. Merakla ve ilgiyle bekliyoruz.” Okuyucu kitlesinin yorumlarını beklemesi ve bunları değerlendirmesi de ayrıca bir incelik.

Siz dayayın sırtınızı Yaradan’a, kapayın gözlerinizi dikenli yollarda.

 

 

Gökay YILDIRIM

7 Mart 2015 Cumartesi

Niçin Yaratıldı Şu İnsan Prof. Dr. Şener Dilek

                                  Niçin Yaratıldı Şu İnsan?



Prof. Dr. Şener Dilek’in iki bin dokuz da yazmış olduğu kitabıyla iki bin on beş yılında kitap fuarında tesadüfen karşılaştım. Ailecek gittiğimiz fuarda annem ve babamın da istekleriyle iki kitap aldık. Bir tanesi de şuan yazdığım bu kitaptı. Yazarın kendisi de oradaydı hatta kitabın ilk kapağına imzasını da atmayı ihmal etmedi.


Kitap, kuşe kağıda basılmış ve içeriğinin ağırlığını yansıtırcasına oldukça ağır bir kitap olmuş. Sayfaları renkli ve çeşitli desenlerle çerçevelenerek okuyucunun kitaba bağlanması ve sıkılmaması düşünülmüş.


İki bölümden oluşan kitabın birinci bölümü ‘’hayatın gayesi’’ olarak adlandırılmış. Bu birinci bölümün içinde insanın görevleri, yapması gerekenler ayet ve hadislerle pekiştirilerek anlatılmış.


Birinci bölümde yazar kendi yorumlarına da çokça yer vermiş. Kitabın başında özellikle gençlerin okumasını istediğini belirten yazar, oldukça ağır ve eski kelimelerle cümlelerini tamamlamış. Ben o bahsettiği genç okuyuculardan biri olarak ilk bölümün yarısını anlamamış bulunmaktayım. Burada yazarı eleştirmemin nedenini bir örnekle kanıtlamak istiyorum.         ‘’Ulûhiyetin dergâhında acz ve za’fını, istimdad lisanıyla; fakr ve hacatını tazarru’ ve dua lisanıyla ilan et ve abd olduğunu göster’’ örnekten de anladığınız üzere oldukça ağır bir dil. Yazar bu yaptığı yorumların ardından kısa hikâyelerle ile konuyu pekiştirmiş.


İkinci bölümün adını ise ‘’hayattan kesitler’’ olarak almış yazar. Bu bölümde yazar başından geçenleri hikâye gibi anlatmış.


Kitaba genel olarak bakacak olursak içinde aslında çoğumuzun bildiği ama kimimizin uyguladığı kimimizin uygulamadığı dini bilgiler ve yapılması gereken şeyler konu alınmış. İçinden ders alınacak hikâye ve öyküler yazılmış. İnsanın neden var olduğunu kanıtlamaya yönelik çıkarımlar yapılmış.


İnançsızlık hastalığına kapılmamanız dileğimle… 

                                                                                                   

                                                                                                           Gökay YILDIRIM

5 Mart 2015 Perşembe

Amin Maalouf Semerkant

                                              Semerkant

Sevgili hocamın önerdiği ve hiçbir fikrim olmadan aldığım bir kitaptı. Kitabı elime aldığımda her zaman yaptığım gibi kapağına bakıp, kitabın içeriğini anlamaya çalışmak oldu. Kapağından pekde anlayamadığım bir köy, küçük bir kasabada geçen hikâye diye çıkarım yapmıştım.  Yanılmışım çünkü kitapta birden fazla şehirde geçen olaylar örgüsü anlatılıyordu.     


Kitabın girişine ‘’Atlas Okyanusu’nun dibinde bir kitap yatıyor.’’ diye başlamıştı Amin Maalouf. Kitabın sonun da da açıkladı bunun ne olduğunu. Kitabın içeriğine girmeden,yazım dili ve kitabın akıcılığından bahsetmek istiyorum. Kitapta dört başlık var. Toplam kırk sekiz bölüm var ve bu bölümler arasında beş altı sayfa var. Bu yüzden kitabı elinizden bırakmayı, bu bölümlere denk getirerek, ha şu cümle ha bu cümle bitecek diye, idrar kesenizi zorlamanıza pek gerek kalmıyor ve kitabı yarıda bırakmış hissine kapılmıyorsunuz. Yazar olayları sanki okuyucu da oradaymış gibi harika bir şekilde betimlemiş.


Kafamda kitaba dair o kadar çok fikir oluştu ki hangisini söyleyeceğimi sıraya koymakta, sıkıntı çekmedim değil. Kitapta Ömer Hayyam’ı ve yaşadıklarını hem öyküsel olarak hem de tarihsel bakış açısıyla yazılmış ve bu harmanlama muhteşem bir şekilde yapılmış. İran tarihinin bin yetmişli yıllarını öyle güzel anlatmış ve öyle güzel betimlemiş ki sanki Ömer Hayyam’ın kendi ağzından yazılmış sanırsınız. Her şey güzel gidiyor, hikâye harika, arada verilen rubailer harika, betimlemeler harika, tarihsel olarak öğrendiğim bilgiler harika ta ki yüz yetmiş üçüncü sayfaya kadar. Buradan sonra Ömer Hayyam’a ait kitabı bulan adamın, bu kitabı bulmadan önceki yaşadıklarını anlattığı kısım. Tarihsel bilgiler aşırılaşmış ve hikâye sıkıcı bir hal almış. Ama tabii ki arada sizi kitaba bağlayacak olaylar, hikâyeler ve aşklar da unutulmamış. Burada da beğendiğim kısımlar tabii ki var.


Ömer Hayyam’ı tanımak isteyenler, onunla ilgili makale yazacaklar mutlaka bu kitabı okumalı demeyeceğim çünkü okumak zorundalar. Benim de kütüphanemden eksik etmeyeceğim ve Amin Maalouf''la tanıştığım ilk kitap olan Semerkant’ı herkese şiddetle öneriyorum. Tarihe aşırı ilgisi olanlar, benim sıkıldığım yerlerde sıkılmayabilir, aksine daha da bağlanabilir ve beni eleştirebilirler.



Kitaptaki hikâye içinde verilen en çok beğendiğim bir rubaiyi paylaşıp yazımı sonlandırmak istedim.  


’Yoksulluk muydu beni huzuruna getiren?
   Değildir yoksul azla yetinmeyi bilen.
   Hiçbir şey beklemem senden saygıdan başka.
   Dürüst ve özgür bir kişiye saygı göstermeyi bilirsen. ‘’

                                                                                                                      Gökay YILDIRIM