Beş Kitap Bir Arada
Yazmaya başlayabildim uzun zaman
sonra. Uzun zaman dediğime bakmayın bir ay kadar oldu. Bu süre içinde tam beş
kitap daha okudum ancak yazamadım. Kısmet şimdi oldu, mesaime beş saat kala.
Evet, Ramazan bayramından sonra işe başladım. Yeri geldi sekiz saat yeri geldi
on iki saat çalıştım. Bu koşuşturmacada ne kitap okuyabildim ne de yazabildim.
Ancak şimdi başlayabildim. Mesaime beş saat kala.
1-
Dönüşüm - FRANZ KAFKA
Kafka. Kitap raflarında adını ve
eserlerini çokça gördüğüm ancak bir türlü cesaret edip okuyamadığım yazar.
Dönüşüm ile bir başlangıç yaptım Kafka’yı okumaya.
Kitabın kahramanı Gregor,
uyandığında kendisini böcek olarak buldu ve roman başladı. İlk sayfaları biraz
sıkıcı gelse de devamında kitaba bağlandım. Kitabı bitirene kadar, hikâyedeki
ince ayrıntıları, mesajları anlayamamış, hikâyeye odaklanmıştım. Kitabı
bitirdiğimde, tüm mesajlar tek tek oturmaya başladı. Kafka bu romanıyla, belli
bir düzene sıkışmış, rutini bozamayan aciz insanlığın tablosunu gözler önüne
sermiş. Böcek olan Gregor’un odanın içinde sıkışmasını, odasının ona dar
gelmesini, dışarı çıkmak istemesini, bir şeyleri değiştirmek istemesini hatta
bunu denemesini ancak başarısız oluşunu, muhteşem bir betimlemeyle bizlere
sunmuş. Kitabın sonunda da yine gerçekleri yazmış Kafka. Düzene ayak uyduramayanın
bu sahneden kopartılıp atılmasını ve en yakınlarının dahi önüne bakıp hayatına
devam ettiği gerçeğini tüm iğrençliğiyle çarptırmadan bizlere göstermiş.
Siz
yine de susmayın.
2- Olasılıksız- ADAM
FAWER
Film gibi sürükleyici dört yüz yetmiş sayfa.
Olasılıksız önyargıyla baktığım bir kitaptı. Nedenini bilmiyorum, belkide sayfa
sayısı yüzündendir. Ancak kitabı üç günde bitirdim. Bu benim için iyi bir süre.
Kitabın içine tam anlamıyla girebilmeniz için, ilk yüz sayfasındaki karakter
tanıtımlarını geçmeniz gerekiyor. Sürekli farklı karakterlerin bakış açısından
anlatılan kitapta, ilerleyen sayfalarda karakterlerin yolları birbirleriyle
kesişiyor. Yazar, Deneyleri, olasılık problemleri çözümlerini, farklı
istatistikleri, kuram ve teorileri önümüze çözümleriyle koymuş ve daha önce
bilmediğimiz çoğu bilgiyi bizimle paylaşmış. Bu bilgileri okumak, devamını
öğrenmek için sayfayı çevirmeyi bir türlü bırakamadım. Bunun yanında kitabın
içinde sürekli bir koşuşturmaca içindesiniz ve bu kaçış içinde kan ve ter
kokusunu net bir şekilde alabiliyorsunuz.
Olasılıksız, özellikle matematiğe ve
fiziğe ilgisi olanlara değil, her kesimin ilgisini çekebilecek kuramlar,
teoriler ve hesaplamalar içeriyor.
O
kadar çok esrarengiz olgunun nedenini buluyoruz ki, bir şeyin bilinemeyeceğine
inanmakta zorlanıyoruz. Ama yine de bilinemeyen, bilinemeyecek diye bir şey var.
O da karşımıza geçmiş sakin sakin işine bakıyor. Henry
Louis Menchen
3-İlk Yılların Ekmeği-
HEİNRİCH BÖLL
Kitabı ilk sayfasından son sayfasına
kadar sıkılarak okudum. Küçük bir hikâye, karmaşıklık iç içeydi. Yüz on iki
sayfalık kitabı ancak bir haftada bitirebildim. Yer yer hoşuma giden,
sürükleyiciliği çok kısa bir an olsa bile arttıran yerler yok değildi. Ancak
genel olarak sıkıcı bir kitap. Hikâye İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşamdaki
sıkıntıları, insanların ekmek dahi bulmakta zorlanışlarını, savaşın iç yüzünü
ve etkilerini anlatsa da hikâyeye hâkim olan bir aşk konusu var ve bu aşk
konusu çokta başarılı olmamış.
Önerebileceğim bir kitap olmayacak
İlk Yılların Ekmeği.
4- Ölü Ozanlar
Derneği-KLEİNBAUM
Filmi de çekilmiş olan bu kitap,
gerçekten başarılı bir hikâyeye ve yazım diline sahip. Kitabın konusu yatılı
olan özel okuldaki öğrencilerin, hocalarının geçmişteki yarattığı Ölü Ozanlar
Derneğini tekrar canlandırmak istemesi ve bunu başarmaları. Derneğin amacı,
belli gecelerde okuldan kaçarak yakınlarındaki mağarada toplanıp
yazabildikleri, buldukları en güzel sözleri, şiirleri birbirlerine okumak ve
eğlenmek. Eğlenirken de öğrenmek, özgürlüğü başkaldırışı, pes etmeyişi. Kitapta
da şiirlere ve sözlere bolca yer verilmiş. Aralarından en güzellerini de
paylaşacağım.
“Bir yarın düşleriz hep, bir türlü bugüne
kavuşmayan
Bir zafer düşleriz hep, aslında
gerçekleşmesini istemediğimiz
Yeni bir gün düşleriz, yeni bir gün
başlamışken bile
Kavgalardan kaçarız, uğruna
dövüşmemiz gerekse de”
“… Bir kurtarıcı gelmesi için
yalvarırız, ama bizim elimizdedir kurtulmak.
Ve biz hala uyuyoruz ve biz hala
yakarıyoruz.”
Bir çığlık atmak gerekir bazen,
boğazın yırtılırcasına, acı verse de işte o çığlık senin özgürlüğündür.
G.YILDIRIM
5-Doğu’nun Limanları-AMİN
MAALOUF
Maalouf’u okumaya Semerkant la
başladım. Yazar beni öyle etkilemiş olmalı ki kitap raflarında onun eserleri
sürekli gözüme çarpıyor. Ben de kendi kendime bu eserleri teker teker
okuyacağım dedim. Ve Doğu’nun Limanlarını aldım.
Yazar hikâyeyi direnişte ünlenen
adamın o yıllardaki yaşadıklarını ve anıları içeren bir kitap hazırlamış. Kitabın
başında da belirtmiş “Benim değil bu hikâye, bir başkasının hayatını anlatıyor”
diye. Kitap’a, adamla nasıl tanıştığını ve o nu nasıl ikna ettiğini anlattıktan
sonra başlıyor. Perşembe sabahı diye başlıyor ve Pazar günü bitiyor.
Tarih kokan hikâyede, anıların
sahibinin özel hayatına da fazlasıyla girilmiş. Aşk hayatı, evliliği, çok uzun
süre kaldığı akıl hastanesi yüzünden eşini, kızını görememesi ve sonunda
çıkabildiği, daha da vurucusu hikâyenin bittiği gün yani Pazar günü eşiyle
mektup aracılığıyla bir buluşma ayarlaması. Tekrardan eski günlere
dönülebilecek mi, yoksa zamanın unutturma özelliğine mi yenilmişlerdi. Bunu
okuyucuda yazarda bilmiyor.
Amin Maalouf yine tarihten, o günkü
yaşananları en ince ayrıntısına değinerek bizlere sunmuş. Sürükleyici, devamını
merakla beklediğiniz, sizi hikâyeye bağlayan bunun yanında o yıllardaki yaşanan
olayları, var olan kültürü, insanların düşüncelerini çok net bir dille bizlere
sunmuş.