Semaver-Sait Faik Abasıyanık
Sait Faik ile tanışmam, tüm öykülerini bir arada toplandığı “Semaver” kitabı ile oldu. Semaver adını, kitabın içindeki ilk sıradaki “Semaver” öyküsünden alan kitabın içinde toplam on dokuz öykü var. Her öyküsü kısa kısa oluşturulmuş. Kitabın arka yüzünde Yaşar Nabi’nin Sait Faik hakkındaki görüşlerine yer verilmiş.
“Namuslu adamdı Sait Faik, ömrü boyunca namuslu kaldı. Yalnız namuslu
olmakla yetinmedi, insanları değerlendirmede en başta namus ölçüsünü kullandı.
(…) yazış tarzında da gene ömrünün sonuna kadar namuslu kaldı. Hiçbir zaman
şaşırtma yoluyla, büyük laflar ederek, büyük davaların savunucusu görünerek
ilgi ve alkış toplamaya kalkışmadı… Süsleyip, püslemek küçüklüğüne düşmeden
düpedüz söyledi…”
Yaşar Nabi’nin de söylediği gibi öykülerin
dili oldukça sade, süssüz oluşturulmuş. Bu sebeple bazı öykülerini okurken beni
yer yer sıkmıştır.
Öykülerinde genellikle ölüm,
ayrılık, hüzün temalarına yer verilmiş. Bu sebeple okurken sıkılsam da altından
başarıyla kalmış ve insanların duygularını, düşüncelerini büyük bir ustalıkla
okuyucuya yansıtmış.
En beğendiğim öyküsü kitabın adını
aldığı “Semaver” öyküsü oldu.
Semaver ’de anne ve oğulun
yaşantısına değinilmiş. Her sabah annesinin uyandırdığı oğlu, duyulan kızarmış
ekmek kokusunda kaynayan semavere dalar. Kitabın sonunda da bu mutlu
birliktelik annenin ölmesiyle son bulur. O evde bir daha semaver kaynamaz.
Büyük bir heves ve ümitle okumaya başladığım
bu kitabın son sayfasını da çevirdikten sonraki düşüncelerim, beklentilerimi
karşılamayan ve hayal kırıklığı oluşturan bir yapıt olmuştur.
Sait Faik’in çok beğendiğim sözü
ise yine kitabın arka kapağında paylaşılan şu söz olmuştur;
“… Küçük şeyleri
unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız
kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi
severek öleceklerdir.”
Semaverler hep kaynasın!
Ekmekler hep kızarsın!
Sanma
Sende alışacaksın…
Gökay YILDIRIM